Ülkemizde son derece önemli ve tarihi gelişmelere ve değişimlere tanıklık ediyoruz. Dünya yeni bir ekonomik sistemin temellerini atarken siyaseti bir araç olarak kullanıyor ve olayı tüm dünyaya yayıyor. Ülkemiz de haliyle bu değişim ve dönüşümden etkileniyor.
Sektörümüz de doğal olarak bu değişimden etkilendi. Ülkemizdeki siyasi mücadele ekonomiyi direkt etkilediğinden iş makineleri sektörü epey bir durgunluk, hatta gerileme yaşadı. Bazı zamanlar bir hareketlenme beklentisi veya hareketliliği yaşamadık değil. Elbette yaşadık.
Fakat son senelerdeki o rüzgârdan eser yoktu. Haliyle kimse bırakın yatırım yapmayı herkes eldekileri korumaya çalıştı. Hatta bazı firmaların ufaktan ufağa küçülmeye gittiği gözlendi.
Ülkemizde ekonomik bir istikrara kavuşması anlamında en pasif sektör herhalde, iş makineleri sektörüdür. En pahalı yatırımı yapan iş makineleri sektörü maalesef yatırım yaptığı ülkedeki gidişata veya kendi geleceğine hükmedememektedir.
Bir makine parkının yatırımı milyon Türk Lirası gibi bir bütçe gerektirir. Buna rağmen sayıları hiç de azımsanmayacak bir sektördeki firmalar maalesef sorumluluklarını yerine getiremiyor. Bunun nedeni çok basittir. ÖRGÜTSÜZSÜZLÜK. Başka bir tarifi yok. Örgütlü olmadığından bir alt yapısı da yok maalesef.
Ülkemizde birçok değişiklik ve hareketlilik olduğu halde iş makineleri sektörü maalesef bu anlamda hiçbir çaba ve azim göstermedi. Çünkü kendisini o kadar dar bir alana sığdırmış ki sadece makineleri ve gittiği işlerdeki artı değeri düşünür olmuş.
Sektörün STK’ları zaten evlere şenlik bihaber durumundalar. Onlardan vazgeçtik. Ama büyük yatırım yapan ve uluslararası sermayenin Türkiye’deki uzantıları firmalar bile bu aktivistlikten uzak bir görünümdeler.
Devamlı bahsi geçen Anayasa çalışmalarını ne kadar yakından takip ettik acaba. Yeni Türkiye söylemi neyi içeriyor? Bunu hiç sorguladık mı?
İş güvenliği ile ilgili birçok olay yaşadık. İş kazaları ile ilgili ortak bir çalışma yapıldı mı? Böylesi bir karar var mı? Çünkü bir iş kazası, telafisi mümkün olmayan bedellere sebep olmakla beraber işverenler için de çok ağır sonuçlar doğuruyor. Hele ki iş kazasının en yoğun olduğu sektör iş makineleri olurken, bu konuda pasif bekleyiş ve “kader”ini bekleyen ender sektörlerden biriyiz.
Bundan sonra artık umudumuz, sektördeki herkesin bir şeyler yaptıklarını görmek. İşin en basit tarafından başlayabiliriz.
Son dönemlerde Doğu Anadolu Bölgesi’nde iş makinelerine yönelik yakma eylemleri var. Birçok yerde oradaki bazı yapılar iş makinelerini yaktılar. Bu durduk yere yapılmış bir eylem değildir.
Ülkemizde otuz yıldır süren bir sorun var. Son dönemlerde atılan adımlarla bu biraz yumuşama eğilimi gösterdi. Hatta cesur denilen gelişmeler de yaşanmaya başlandı. En azından ülkede ölümlerden, savaştan bahsetmiyoruz.
Fakat bazı gerginlikler sürecin doğasından dolayı böylesi çıkışlar yaşanmasına ve yansımasına sebep oluyor. Bazı provokasyonlarla ülkemizdeki son çatışmalı ortam yaşadığımız acı bir olay. Son makine yakma olayları ve kaçırılma haberleri bizleri nasıl bir tedirginliğe ve olumsuzluğa götürdüğü aşikârdır.
Demek ki böylesi olaylar yatırımlarımızı ve şirket geleceğimizi etkiliyor. Oysa bu sorunlar olmasa, atılan adımlar biraz daha desteklense oralarda biz yatırımlar yapsak daha iyi olmaz mı?
Ülkemizin her yanına yatırımlarımızla oralardaki istihdamı sağlasak ve ülkemizin ekonomisini orantılı bir şekilde kalkındırsak bunun kime zararı olur ki? Olmaz tabii.
Üretici firmalar sadece metropollere ve ülkenin batısına değil her yerine ürettiklerini gönderseler pazar daha büyür.
Kiralama firmaları ülkenin her yerine makinelerini gönderse daha çok kazanmazlar mı? Elbette kazanırlar. Bu beraberinde koskoca Türkiye’nin iş makineleri pazarını batıya sıkıştırmamak anlamına gelir.
İş makineleri sektör yöneticileri, sahipleri, patronları, CEO’ları biraz ellerini taşın altına sokmalılar. Bu anlamda ülkemizde atılan ve “pamukta yetiştirilmeye çalışılan Barış Sürecini” desteklemelidirler. “Çözüm Sürecine” biraz daha katkı sağlamalılar. Barışı yükseltmek, kimseye zararı olmayan bir şeydir. Barışı savunmanın kimseye zararı olmaz. Barut kokuları yerine gül kokuları, sevgi kokuları, kardeşlik türkülerini yükseltelim.
Bu ülkede BARIŞ kazanırsa iş makineleri de kazanır. BARIŞ kazanırsa ekonomi de kazanır. BARIŞ KAZANIRSA İNSANLIK KAZANIR.
Hadi gelin geçmişe bir sünger çekelim. Sorumluluklarımızı yerine getirelim ve barışın yükselmesi içinde bir taş da biz koyalım.