Genç yatırımcıları hep takdir etmişizdir. Girişkenler, gözleri karadır, cesaretli ve gençliklerinden dolayı enerjik, güncelliği takip ettikleri içinde “çağın içindeler”. Klasik sistemleri sevmezler. Akademik, teorik birikimlerini tecrübelerle birleştirip çığır açacak bir enerjiye ulaşabilirler. Öncelikleri ve sorumluluklarını da somut koşulların, somut tahlilini yaparak gerçekleştirirler.
Bulmakta zorlandığımız bir adreste -üç kere önlerinden geçtiğimiz halde bulamadık- buluştuk. Nihayet oturduk ve konuyu dinledik. Bizim sektörde hikâye çok önemlidir. Müşterinin ve satıcının istekleriyle ilgili- yük platformu- ihtiyaçlarını ve ne beklediklerini anlatabilmesi ve dillendirmesi çok önemlidir. Aslında masalcıyız biz. Hem iyi bir dinleyici hem de iyi bir anlatıcı olmaya çalışıyoruz.
Hikâyemiz belliydi bizim için renkleri, sevk adresleri farklı da olsa içerikleri ve teknik özellikleri ile kahramanlarımız aynıydı. Kahramanımızın yük taşıyacak ve çevreye de zarar vermeyecek, ev sahibini-müşteriyi- üzmeyecek, tedarikçiyi de yormayacak cinsten olması isteniyordu. Hikâyedeki karakterler, giriş – gelişme – sonuç belirlendi. Aslında hikâyeyi yazmak değil de iyi hikâye anlatmak önemlidir. Hikâyenin kahramanını gür ve yüksek sesle belirtmek ve dinleyiciyi hikâyeye sokman gerekir. Eğer bir bütünlük ve gerçeklik içinde değilsen ve hikâyeyi önce sen yaşamadan anlatırsan düz bir yazı olur. Sıradan bir yazı… Oysa hikâye yazmak kolay mı sanki. Emek verilmiştir. Kafa patlatılmıştır. Düşünülmüş, duygular katılmış, yoğrulmuş bir eser, bir yazınsal anlar ve dizelere sıralanmış yaşamlar konulmuştur. Kalk bunu sen hiçbir duygu hiçbir figür geliştirmeden dümdüz oku. Sonra. Sonrası koca bir Hiç…
Hikâyeyi yaşamadan, hikâyeyi yazamazsın. Ve anlatamazsın. Pür dikkat seyretmeli dinleyici seni. Ezbere bildiği söz bile o an ona farklı gelmeli. Soluksuz dinlemeli yani. En küçük tepkinde savrulmalı, en küçük mimiğinde gülmeli. Yoksa hikâyeye de yazık edersin, hikâye anlatmak için harcadığın kendine de yazık edersin. Sadece yayılıp dinleyen ve devamlı saate bakıp -ne zaman bitecek diye bekleyen- oradan da boynunu yarım daire şeklinde çeviren ve omuzunun kireçlenmemesi için egzersiz yapan kalabalıkla karşılaşırsın. Bırak ayağa kalkıp seni tebrik etmelerini, alkışlamazlar bile bir daha da seni anmak istemezler.
Biz de, Genmed de hikâyesini anlattı. Sonra yaşamsallık, duygudaşlık kattık. İkimizde gerçekten iyi çalışmıştık. Emeksiz ne var ki sanki… “acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir” sözü gibi emekten geçmeyen de değerli olmuyor. Sıradanlaşanları bilmeyiz. Yaşadığın veya varlığında her günün farklı geçse de akılda kalan eylemselliğin yoksa tüm günler birbirini takip eden günlerden farksızdır.
Genç dinamik, yatırımcı diye bahsettik arkadaşlardan. Aslında yatırımcı değillerdir. Çünkü yatırımcının elinde sermayesi olur ve yatırım yapsar. Esas olan çok kazanacağı kârlı işlere yatırır sermayesini. Yatırım yaptığı sektöre bakmaz, kârını düşünür. Oysa Genmed şirket sahipleri, bildiğiniz emekçi, alın teri dökmüş, mücadeleyle bu günlere gelmiş ve sermayelerini keyfiyete, fuzuliye, müsrifliğe değil, işlerine yatırmışlar. Kısa bir sürede hayranlık derecesinde işlere imza atmışlar ve fabrikalarını kurmuşlar. İlk buluştuğumuz adresten sonra hikâyelerini yazmışlardı ve bize anlattılar. Şimdi hikâyelerini yaşıyorlar ve başarılara imza atmaya devam edecekler.
Amacın varsa, yol haritan ve stratejin de vardır. Eğer stratejin sonuç yaratmıyorsa ve yanlışta ısrar ediyorsan bil ki sen kaybetmeye mahkûmsun. Burada belirleyici olan hikâyeni iyi kavrayacaksın. İyiliğin içine; çaba, alın teri, emek girerse bekleyin görün ki siz başarının istikametine girmişsinizdir. Sizi hiçbir şey yolunuzdan alıkoymaz, sadece engellemeye çalışırlar. Amacımızdan saptıramazlar, sevdanızdan alıkoyamazlar sizi.
Ve tarihte bilir ki; sevdası büyük olanın yüreği de büyüktür.
Bugün formumdayım gerçekten…